• Sayın Üyeler,

    Site görünümünün gündüz açık renk tema, gece koyu renk tema olacak şekilde otomatik değişmesini sağlayan bir düzenleme yapılmıştır. Görünümün otomatik değişmesini istemiyorsanız, bu ayarı hesap tercihlerinizden kolaylıkla değiştirebilirsiniz. Açık/Koyu temalar arasında ki geçişin otomatik olmasını istemeyen üyelerimiz üst menüde yer alan simgeler yardımıyla da kolayca geçiş yapabilirler.

    Site renklerinin günün saatine göre ayarlanmasının göz sağlığına faydaları olduğu için böyle bir düzenleme yapılmıştır. Fakat her üye görünüm rengini tercihine göre kullanmaya devam edebilecektir.

Canları Pahasına Çalışıyorlar

Musa Kamil Ekin

Yönetim Grubu
Katılım
6 Nisan 2015
Sertifika
C Sınıfı
Firma
BelKo ltd.şti.
tarim_iscileri1.jpg


Hazırlayan: Murat Birsel
Sürekli ülkenin bir ucundan diğerine sürüklenen göçebe bir yaşam… Sosyal güvence olmadan, insani yaşam koşullarından yoksun, olabilecek en düşük ücretle çalışıyorlar. Mevsimlik tarım işçileri, hayata tutun
abilmek için kelimenin tam anlamıyla canları pahasına çalışıyorlar.

Tarım emekçileri… İnsan ırkı; kültürel, sosyal, ekonomik ve teknolojik anlamda bugün bulunduğu noktaya ulaşmışsa, kuşkusuz bunu “toprağı sürme ve düzenli olarak mahsul alma” düşüncesini ortaya koyarak, bu uğurda gece gündüz çalışan tarım işçilerine borçludur. Tarım yapmak, dünyanın bugün ulaşmış olduğu uygarlık düzeyinin ilk kıvılcımıydı. Ünlü Evrim Biyoloğu Jared Diamond’un Tüfek, Mikrop ve Çelik kitabında oldukça geniş bir şekilde ele aldığı üzere, uygarlığımızın tarihine baktığımızda, her şeyin tarımla başladığını görürüz. Uygarlığımızın tarihini, başlangıç noktasını ve neden bu şekilde geliştiğini sorgulayan Diamond’ın kitabına göre; ilk tarım işçileri Mezopotamya’da yaşıyordu. Diamond, dünyanın dört bir yanında yapılan arkeolojik kazılar ve uzun yıllar süren araştırmalardan sonra 11 bin yıl önce ilk tarımsal faaliyetin, yerleşik yaşamın ve kültürel gelişimin yaşandığı yerin adresi olarak Mezopotamya’yı tespit ediyor. Oradan oraya göçüp yiyecek aramaktan vazgeçerek, verimli topraklara yerleşen ve tarım yapmaya başlayan ilk insanların hikayesi bu topraklarda başlıyordu. Bu bilgilerin dergimizle ve dosya konumuzla ne ilgisi olabilir?

Bu sayımızın dosya konusu, Türkiye’de mevsimlik tarım işçileri… Türkiye’nin mevsimlik tarım işçileri yoğunlukla Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da yani ilk tarımsal faaliyet ve yerleşik hayat deneyiminin yaşandığı topraklar olan Mezopotamya’da yaşıyor. Aslında onları, dev bir çığa dönüşmüş sorunlarını, bugünkü yaşam koşullarını mercek altına alırken, ilk kez tarım yapan ve uygarlığımızın bugünlere ulaşmasını sağlayan insanların torunlarının, aynı topraklarda bugün neler yaşadığına da tanıklık ediyoruz. Yerleşik yaşamdan tekrar göçebeliğe mecbur bırakılan, belki de on binlerce yıl önce yaşamış olan atalarının bile ulaştığı yerleşik yaşam, barınma, temiz su içme gibi temel haklarından mahrum bırakılan mevsimlik tarım işçilerinin hikayesi. Dosyamızda, uygarlığın kıvılcımını çakan insanların torunlarının, bugün ata topraklarında topraklarında yaşadıkları sorunları ele alıyoruz.

Onlar olmadan tarım yapmak mümkün değil Türkiye’de olduğu gibi dünyada da mevsimlik tarım işçileri, sürdürülebilir tarımsal faaliyet için olmazsa olmaz olarak tanımlanıyor. Bir başka ifadeyle; mevsimlik tarım işçileri olmaksızın temel gıdalara, giysilere, endüstriyel ürünlere, ilaç hammaddelerine ulaşımımız son derece zor, bazı alanlarda ise imkansız olurdu. Dünyada 1,1 milyar insan tarım emekçisi olarak çalışıyor. Bu rakamın yaklaşık olarak 450 milyonu, yani neredeyse yarısı, mevsimlik tarım işçisi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2011 yılı istatistiklerine göre; 25 milyon istihdam edilen işgücünün yaklaşık yüzde 26’sını tarım işgücü oluşturuyor. 6,3 milyonluk tarım iş gücünün de 3 milyondan fazlasını, yani yaklaşık yarısını, mevsimlik tarım işçilerinin oluşturduğu tahmin ediliyor. İşçilerin çoğu Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşıyor; bölgede yaşayan 2 milyona yakın insan mevsimlik tarım işçiliği yaparak geçimini sağlıyor. Mevsimlik tarım işçileri dünyada, yaşam koşullarının ve barınma
koşullarının uygunsuzluğu, yetersiz dengesiz beslenme, kaza ve yaralanmalar, üreme sağlığı sorunları, pestisit etkilenimi, aşırı sıcak ve soğuk, hizmete erişememe nedeniyle erken ölümler ve hastalıkların yüksek olduğu, çalışma yaşamının en kötü şartlarına maruz kalan ve sosyal dışlanmanın bütün boyutlarını yaşayan bir grup olarak ele alınıyor.

Gayri insani koşullarda bir yaşam…
İşçi sağlığı ve iş güvenliği söz konusu olduğunda dikkatler, işçilerin çalıştığı ortamdaki tehditlere ve alınan önlemlerin yeterlilik düzeyine yoğunlaşır. Ancak söz konusu olan mevsimlik tarım işçileri olunca bu dikkat dairesinin çapı hayli genişliyor. Örneğin tarlada çalışırken maruz kalabilecekleri pestisitlere karşı alınması gereken önlemlere, işçilerin mağduriyet durumundaki haklarına dikkat çekmek gerekiyor. Ancak işçilerden sadece yüzde 33’ünün temiz suya erişebiliyor olması, sorunun boyutunu temel insani hakların ihlali boyutuna taşıyor. Memleketlerinden çıktıkları anda, insan olmalarından doğan temel haklarından mahrum bırakılıyor olmaları, sorunlar zincirinin ilk halkasını oluşturuyor. Bu sorunlar zincirinin halkalarını ve bu halkaların detaylarını ele almadan önce, mevsimlik tarım işçilerinin durumunu en genel anlamda özetleyen bir paragrafla başlayalım. Bu paragrafın sahibi Van Milletvekili Aysel Tuğluk. Tuğluk geçtiğimiz Eylül ayında İçişleri Bakanı Muammer Güler’in yanıtlaması talebiyle bir soru önergesi verdi. Bu soru önergesinin ilk paragrafında şöyle diyor:

“Yapılan çeşitli araştırmalara göre her yıl Şanlıurfa’dan yaklaşık 300 bin kişi, Diyarbakır’dan 200 bin kişi ve bölge genelinde yaklaşık 2 milyon kişi mevsimlik tarım işçisi olarak çalışmak için Türkiye’nin yaklaşık 50 farklı kentine gitmektedir. Mevsimlik geçici tarım işçileri, gittikleri bu kentlerde de oldukça ağır şartlar altında çalışmaktadır. Uzun mesai saatlerine karşılık düşük ücretlere mahkum edilmekte, sosyal güvencesiz çalıştırılmakta, maliyetten kaçınmak için çoğu kez kamyon ve traktör kasalarında son derece tehlikeli bir biçimde ulaşımları sağlandığından ölümcül kazalarda hayatlarını kaybetmekte, derme çatma barınaklarda ve son derece sağlıksız koşullarda çoluk çocuk barınmaktadırlar.”

tarim_iscileri2.jpg

Dünyada 1,1 milyar insan tarım emekçisi olarak çalışıyor. Bu rakamın yaklaşık olarak 450 milyonu, yani neredeyse yarısı, mevsimlik tarım işçisi. Türkiye’de yaşayan yaklaşık 3 milyon mevsimlik tarım işçisinin temel istatistiki bilgilerini ortaya koymak içinse detaylı bir çalışma yapılmış değil

3 milyon işçinin akıbeti belirsiz
Henüz cevaplanmayan Aysel Tuğluk’un soru önergesinde 6 soruya yer veriliyor. Tuğluk’un sorularından sadece ikisi, aslında mevsimlik tarım işçilerinin ne durumda olduğunu kısa ve net bir şekilde özetliyor.

“Adana’nın Karataş ilçesine bağlı Tuzla beldesinde çalışan mevsimlik geçici tarım işçilerinin kireçli ve yosunlu su içmek zorunda bırakılmaları, söz konusu “Mevsimlik Gezici Tarım İşçilerinin Çalışma ve Sosyal Hayatlarının İyileştirilmesi” konulu genelgenin asgari ihtiyaçlara ilişkin 5. maddesinin ihlali değil midir?”.”Bakanlığınızın veri bankasında mevsimlik geçici tarım işçilerine ilişkin herhangi bir sayısal araştırma mevcut mudur? Şayet varsa bu araştırmaya göre, yıllık mevsimlik geçici tarım işçisi sayısı nedir? Bu işçilerin illere göre dağılımı ne şekildedir?Mevsimlik geçici tarım işçileri ülkenin hangi kentlerinde çalışmaktadır?”

Milletvekilinin yönelttiği sorulardan da anlaşıldığı üzere; “mevsimlik işçilerin sorunları” dediğimizde tartışmaya; temiz su içmek, barınabilmek, tedavi olabilmek gibi en temel haklardan başlıyoruz. Ve yine bu sorulardan anlıyoruz ki; mevsimlik tarım işçilerinin sayısı, ülkenin hangi illerine dağıldıkları, çalışmak için hangi illere gittikleri, her yıl kaçının olumsuz yaşam ve çalışma koşulları nedeniyle öldüğü istatistiksel bir araştırma konusu olarak görülmüyor.

Yaklaşık 3 milyon insanın, mevsimlik tarım işçilerinin, bu temel istatistiki bilgilerini ortaya koymak için bile detaylı bir çalışma yapılmamış. Ancak bu alanda çalışan ve bilimsel veriler üreten bilim insanları var. Dosyamızdaki birçok veri bu bilim insanlarının çalışması sonucunda ortaya konmuştur.

Kamyon ve traktör kasasında,ölümün hemen kıyısındalar
Birçoğumuzun şehirlerarası yolculuklarda, tarım arazilerinin yoğunlukta olduğu bölgelerde görmeye çok alışkın olduğumuz bir manzaradır: Kamyonların ya da traktörlerin kasalarında çalışacakları tarlalara ulaşmaya çalışan işçiler… Hepimiz için, en kötüsü de işçiler için normalleşmiştir artık bu ulaşım şekli. Oysa, mevsimlik tarım işçisi ölümlerine en çok bu tehlikeli ulaştırma şartları neden oluyor. Ne yazık ki her yıl kaç işçinin bu nedenle hayatını kaybettiğine ilişkin istatistiksel bir veri yok, çünkü bu kazalar “iş kazası” değil, trafik kazası olarak istatistiklere yansıyor. Oysa hem trafik yasaları hem de 24 Mart 2010 tarihinde resmi gazetede yayımlanan Mevsimlik Gezici Tarım İşçilerinin Çalışma ve Sosyal Hayatlarının İyileştirilmesi” konulu genelgenin 3. ve 4. maddesinde ulaşım koşullarının iyileştirilmesi öngörülüyor. Söz konusu genelgenin 3 ve 4. maddesi şu şekilde:
3. İşçilerin göç döneminde yolculuklarının güvenli ve sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi maksadıyla; göç alan ve veren yerler arasında ulaşım ile ilgili koordinasyon sağlanacak, trafik denetimleri artırılacak, araç ve trafik güvenliğinin
gerektirdiği kontroller hassasiyetle ve sıklıkla yapılacak, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarınca gerekli bütün tedbirler
alınacaktır. 4. İhtiyaca göre tren seferleri artırılacak, işçilerin il ve ilçe merkezlerinde geçici konaklamaları için ihtiyaç halinde ve imkânlar dahilinde kamuya ait alan ve tesislerden yararlanma imkânı sağlanacak, şehir içinde, otogar ve istasyonlarda, parklarda vs. gelişi güzel konaklama ve beklemelerine fırsat verilmeyecektir. Yolu, suyu, elektriği olmayan tek göz çadırda 10 kişi yaşıyor “Mevsimlik Gezici Tarım İşçilerinin Çalışma ve Sosyal Hayatlarının İyileştirilmesi” genelgesinde mevsimlik tarım işçilerinin insani barınma koşullarında yaşamaları, elektrik, içme ve kullanma suyu, tuvalet, banyo gibi temel ihtiyaçlarının sağlanması zorunlu kılınırken işçilerin bu gereksinimleri
karşılanmıyor. İşçiler, çoğu zaman sera naylonlarından ya da komyon brandalarından yapılmış derme çatma tek göz çadırlarda barınmak zorunda bırakılıyor. İçme, kullanma suyu ihtiyaçlarını ise çadırlara en yakın dere, ırmak, sulama kanallarından sağlamak durumunda kalıyorlar. Bu sağlıksız yaşam koşulları nedeniyle, işçiler sürekli olarak kronik hastalıklarla mücadele ediyor.

tarim_iscileri3.jpg

Tarım işçilerinin çok büyük bir bölümü, elektrik, içme ve kullanma suyu, tuvalet, banyo gibi temel ihtiyaçlarına ulaşamıyor. Ulaşım da işçilerin en büyük
sorunlarından biri.

Tarım ilaçları işçileri zehirliyor
Televizyon programlarında, gazetelerde uzman hekimler sürekli olarak uyarır:“Sebze ve meyvelerinizi bol suyla mutlaka yıkayın, üzerlerinde tarım ilacı kalıntısı olabilir”. Peki ya bu ürünleri toplayan, hatta işi o tarım ilaçlarını bizzat uygulamak olan mevsimlik tarım işçileri?.. Bu tarım ilaçlarına karşı koruyucu önlemler alıyorlar mı? İşveren tarafından koruyucu giysi, maske ve diğer ekipmanlar sağlanıyor mu? Temel insan haklarından bile mahrum bırakılan işçiler bu ekipmanları talep eder durumda mı? Öyle görünüyor ki mevsimlik tarım işçileri tarım ilaçlarına
karşı da kaderleriyle baş başa kalıyor. Zaten bu konuya “Mevsimlik Gezici Tarım İşçilerinin Çalışma ve Sosyal Hayatlarının İyileştirilmesi” genelgesinde hiç yer verilmiyor. Bu konuyu Dr. Coşkun Canıvar ile gerçekleştirdiğimiz söyleşide ele aldık. Burada fazla detaya girmiyoruz, ileriki sayfalarımızda Canıvar’ın konuya ilişkin açıklamaları yeter derecede aydınlatıcı olacaktır. Sağlık hizmetlerine erişemiyorlar Mevsimlik tarım işçilerinin sağlıksız barınma koşulları ve çalıştıkları tarlalarda yeterli önlemlerin alınmaması, birçok sağlık problemini de beraberinde getiriyor. Ancak işçilerin büyük çoğunluğu ne hastaneye, ne doktora ne de ilaca erişebiliyor. Kırsal arazideki yerleşim yerine uzak barınaklarının olduğu yere, genellikle toplu taşıma ulaşmıyor. Acil vakalarda bile araç olmadığı için hastaların sevki sağlanamıyor. Hastaneye ulaşabilenler ise “Türkçe bilmedikleri için” doktorların kendilerine bakmadıklarından şikayet ediyor. Muayene olmayı bir şekilde başarabilseler bile çok düşük ücretlerle çalışan ve hiçbir sosyal güvencesi olmayan işçilerin ilaca erişimi son derece güç, kimi zaman imkansız oluyor. Sosyal güvencesi olmasına rağmen bazı hastaların ilaçlarını yurtdışından getirmeye çalıştığı, sigortanın bazı hastalıkların tedavisi için olmazsa olmaz ve çok pahalı ilaçları karşılamadığı ülkemizde; mevsimlik işçilerin bu tür bir hastalığa
yakalanmamak için dua etmekten başka çaresi yok gibi görünüyor.

Kadın ve çocuk işçiler çok daha zor durumda
Kadınların ve çocukların toplumumuzun her katmanında ciddi sorunları var. Ancak, mevsimlik tarım işçisi kadın ve
çocukların yaşamlarının büyük bir dram olduğunu söylersek abartmış olmayız. Sadece uyurken çalışmayan kadınlar ya çok düşük ücretle ya da ücretsiz çalıştırılıyor. Kadın sağlığı alanında çok ciddi sorunlarla karşı karşıyalar. Çoğunun eğitim düzeyi çok düşük. Çocuk işçiler ise dosyamızda ele aldığımız tüm sorunlarla tıpkı anne babaları gibi mücadele ediyor. Ancak çocukların hem fiziksel hem de ruhsal sağlığı ebeveynlerinden kat ve kat fazla etkileniyor. Bu konuyu da gerçekleştirdiğimiz söyleşide Dr. Coşkun Canıvar ile görüştük. Kadın ve çocukların yaşadığı sorunlar ve karşı karşıya oldukları risklere ilişkin daha detaylı bilgiye bu söyleşide ulaşacaksınız.

Umut veren adım: Mezopotamya Mevsimlik Tarım İşçileri Kurultayı
Mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarını ele almak ve çözüm önerilerini tartışmak üzere 6-7 Nisan tarihleri arasında
Viranşehir’de Mezopotamya Mevsimlik Tarım İşçileri Kurultayı gerçekleştirildi. Demokratik Toplum Kongresi (DTK) tarafından gerçekleştirilen kurultaya; DTK Eş Başkanı Aysel Tuğluk, DTK Daimi Meclis üyeleri Feridun Yazar, Edip Yaşar, Songül Morsümbül, Tüm Üretici Köylü Sendikası (Tüm-Köy Sen) Eğitim ve Örgütlenme Uzmanı Satılmış Başkale, BDP Urfa Milletvekili İbrahim Binici ile konunun uzmanları ve çok sayıda mevsimlik tarım işçisi katıldı. DTK’nin düzenlediği kurultay önemliydi, çünkü bu konuya yapısal nedenleri ve bağlamı da dikkate alarak yaklaşan ilk kurumsal ve kolektif adımdı. İşçiler sorunlarını birinci ağızdan anlatma ve taleplerini dile getirme fırsatı buldu. Kurultay’da söz alan işçilerin konuşmalarında şu cümleler dikkat çekti:

  • “Doktor Türkçe bilmediğimiz için bize bakmadı.”
  • “Her yıl aynı şey oldu, biz geldikten sonra etrafta silah atışları yaptılar.”
    “Akşam bize kalmak için verdikleri yeri taşlamaya başlayıp bütün camları kırdılar. Biz ne yaptık? Çalışmaya gelmiştik.”
  • “Hastalarımızı doktora götüremiyoruz, çünkü doktor çok uzakta, ne araba var ne otobüs.”
    “Karadenizli işçiler 8 saat çalışıp 40 lira alıyor, biz 14 saat çalışıp 32 lira alıyoruz. Biz işi daha iyi yapıyoruz, bunu da
    biliyorlar.”
İşçiler sorunlarını ve taleplerini anlattı
Mezopotamya Mevsimlik Tarım İşçileri Kurultayı sonunda işçilerin yaşadığı temel sorunlar ana başlıklarıyla şu şekilde sıralandı:

  • Zorunlu Göç, Geçimlik Tarımın Yıkımı ve Toprak Mülkiyetinin Eşitsiz Dağılımı
  • Yasal Hakların Dışında Tutulma
  • Ayrımcılık, Toplumsal Dışlanma, Potansiyel Suçlu Muamelesi
  • Çocuk İşçiliğinin En Kötü Biçimi
  • Kadın Emeğinin Aşırı Sömürüsü
  • İlkel Barınma ve Sağlık Koşulları
  • Güvenliksiz Ulaşım Koşulları
  • Düşük ve Keyfi Ücretler ve Kötü Çalışma Koşulları
Kurultay’da tespit edilen sorunlara karşılık, yeni süreçte mücadelesi verilecek taleplerde ana başlıklarıyla şöyle belirlendi:
1- Emekçileri “mevsimlik” ve “gezici” işçiliğe zorlayan koşullar ortadan kaldırılmalıdır.
2- Mevsimlik tarım işçilerinin temel haklardan yararlanmalarını sağlayacak kapsamlı bir yasal düzenleme yapılmalıdır.
3- Mevsimlik tarım işçilerine yönelik dışlama, aşağılama ve şiddet politikaları durdurulmalı, çalıştıkları yerlerde temel yurttaşlık haklarından yararlanabilmeleri için gereken idari ve toplumsal tedbirler alınmalıdır.
4- Çocukların mevsimlik tarım işçisi olarak çalıştırılmasının önüne geçilmeli, işçi çocuklarının eğitim koşulları sağlanmalı, sağlıklarının korunması ve bakımları için kamusal destek oluşturulmalıdır.
5- Kadın mevsimlik tarım işçilerinin üzerlerindeki çocuk bakımı ve ev işleri yükü kaldırılmalı, sağlık sorunlarının çözümü için özel bir sağlık politikası uygulanmalıdır.
6- Mevsimlik tarım işçileri için insan onuruna uygun, güvenli ve ücretsiz bir ulaşım düzeni oluşturulmalıdır.
7- Mevsimlik tarım işçileri için çağdaş yaşama uygun, sağlıklı ve sosyalleşme imkanı sağlayan barınma alanları oluşturulmalıdır.
8- İşçilerin ücret ve çalışma koşulları, devlet, işveren ve işçi temsilcilerinin katıldığı müzakerelerle saptanmalı; belirlenen ücret ve çalışma koşulları işçi örgütleri tarafından denetlenmelidir.
9- Mevsimlik tarım işçilerinin sağlıklı yaşama hakkı güvence altına alınmalıdır.
Umarız önümüzdeki dönemlerde mevsimlik tarım işçileri seslerini duyurabilir ve daha iyi yaşam ve çalışma koşullarına ulaşırlar. Türkiye’nin gündeminde bir türlü yer bulamayan mevsimlik tarım işçileri umarız “seslerini duyurmak ve haklarını talep etmek” noktasında attıkları bu ilk adımın ardından hızla sonuca ulaşırlar.
Kaynaklar:
(1)
Please, Giriş Yap or Kayıt Ol to view URLs content!

(2)
Please, Giriş Yap or Kayıt Ol to view URLs content!

(3)
Please, Giriş Yap or Kayıt Ol to view URLs content!

(4)
Please, Giriş Yap or Kayıt Ol to view URLs content!

(5) “Mevsimlik Tarım İşçilerinin ve Ailelerinin İhtiyaçlarının
Belirlenmesi Araştırması 2012” – Prof. Dr.
Zeynep Şimşek
(6) Tarımda Mevsimlik İşçi Göçü Türkiye Durum
Özeti – MİGA Mayıs 2012
(7) Mevsimlik Tarım İşçileri Kurultayı Sonuç Bildirgesi
– 10 Nisan 2013
(8) Mevsimlik Tarım İşçileri Örgütleniyor – Ayşe
Küçükkırca

Mevsimlik Tarım İşçilerinin En Temel İnsan Hakları İhlal Ediliyor...
Türkiye’de mevsimlik tarım işçileri, çalışmak için evlerinden çıktıkları andan itibaren en temel insan haklarından bile mahrum bırakılıyor. Barınma, temiz suya erişim, sağlık hizmetlerinden mahrumiyet, ötekileştirme ve dışlanma… Mevsimlik tarım işçilerinin sorunları saymakla bitmiyor.

Mevsimlik tarım işçilerinin yaşamsal sorunları, Türkiye’nin kanayan bir yarası olmasına karşın, ülke gündeminde hiç yer bulmuyor. Hiçbir sosyal güvence olmaksızın, son derece düşük ücretlerle, yaşamsal tehdit içeren koşullarda çalışan mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarını İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi Üyesi, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı hekimlerinden Dr. Coşkun Canıvar ile konuştuk.

onlem_30_4.jpg

Mevsimlik tarım işçilerinin çalışma esnasında yüz yüze kaldığı yaşamsal tehditler, sağlık sorunları ana başlıklar halinde nelerdir?
Mevsimlik tarım işçilerinin sorunları gerçekten de saymakla bitmez. En temel insani haklardan bile yoksun kalıyorlar. Çünkü çalıştıkları süre içerisinde sürekli olarak yaşamsal tehdit altındalar ve çok ciddi sağlık problemleriyle karşı karşıyalar. İfade ettiğiniz gibi ana başlıklarıyla sıralarsak; ulaşım, sağlık hizmetlerine erişim, barınma, sosyal güvencelerinin olmaması, uzun çalışma saatleri, düşük ücretler, iş kazaları, meslek hastalıkları, çocuk ve kadın işçilere özgün problemler, etnik ve kültürel ayrımcılığa maruz kalmaları en temel problemler olarak sıralanabilir.

Trafik kazası mı iş cinayeti mi?
Her yıl mevsimlik tarım işçileri çeşitli nedenlerle iş kazaları yaşıyor ve ne yazık ki bu kazaların bir kısmı ölümle sonuçlanıyor. Ölümle sonuçlanan kazaların nitelik ve nicelik olarak bir değerlendirmesini yapabilir miyiz? En çok hangi nedenle ölümler yaşanıyor?

İş kazaları nedeniyle çok sayıda ölüm yaşanıyor. Türkiye için net rakamlar vermek pek mümkün olmasa da dünyadaki veriler durumun vehametini ortaya koyuyor. Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Çalışma Örgütü’nün verilerine göre: Dünyada her yıl 335 bin ölümlü iş kazası gerçekleşiyor; bu kazaların 170 bini tarım sektöründe yaşanıyor. Türkiye’ye bakarsak İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre; 2012 yılında tüm iş kollarında en az 878 ölümlü iş kazası yaşandı. Burada bir parantez açalım; Türkiye’ye ilişkin bu veriler, basına yansıyan ölümlü iş kazalarının taranması sonucunda elde ediliyor. Basından tarama yapılıyor; çünkü SGK verilerinde, sadece hukuka yansımış ve sonuçlanmış davalar esas alınıyor. Ölen 878 işçiden 90’ı tarım sektöründe çalışıyordu. Ancak mevsimlik tarım işçileri ulaşım esnasında hayatını kaybettiğinde istatistiklere “trafik kazası”
olarak yansıyor. Oysa mevsimlik tarım işçilerinin ölümüyle sonuçlanan iş kazaların çoğu, işçi ulaşımının işveren tarafından uygunsuz koşullarda gerçekleştirmesinden kaynaklanıyor. Dolayısıyla tarım sektöründe yaşamını yitirenlerin sayısı, bu rakamın çok daha üstündedir. Burada altını çizmemiz gereken çok önemli bir tanımlama sorunu var. Mevsimlik tarım işçileri, ikamet ettikleri yerleşim yerinden ayrılıp, geri döndükleri tarihe kadar geçen süre içinde yaşadıkları tüm kazaları ve sağlık sorunlarını“iş kazaları ve meslek hastalıkları” çerçevesinde tanımlamak gerekiyor. Çünkü bu zaman zarfında tüm yaşadıkları işle ilgilidir. Kavramsal olarak bu tanımlamanın yapılması çok önemli. Mevsimlik tarım işçileri ayrıca barınma sorunları nedeniyle ciddi sağlık problemleriyle karşı karşıya kalıyor.
Boğulma, elektrik çarpması, kimyasal zehirlenmeler, traktör devrilmesi ve daha birçok nedenden dolayı mevsimlik tarım işçileri yaşamlarını yitiriyor.

İşçiler pestisitlere maruz kalıyor...
Tarımda kullanılan kimyasalların mevsimlik tarım işçilerine etkileri nelerdir?

Meslek hastalıkları ve iş kazalarında tarımda kullanılan kimyasalların, yani pestisitlerin, önemli payı var. Dünyada her yıl 3 milyon kişi akut pestisit zehirlenmesi yaşıyor ve 300 bin kişi hayatını kaybediyor. Tarım işçileri bu kimyasallara; tarlada uygularken ve tabii ki ürün toplarken maruz kalıyor. Sadece tarlada çalışırken değil, uygunsuz barınma koşulları yüzünden en basit hijyen gereksinimlerini bile karşılayamadıkları için, yemek yerken, su içerken her an bu pestisitlere maruz kalmak durumundalar. Pestisitlerin akut zehirlenmelere neden olmasının yanı sıra uzun dönemli etkileri de var. Pestisitler; sinir sisteminde, endokrin sistemde, karaciğerde, gözde, kalp damar sisteminde uzun vadeli sağlık problemlerine neden oluyor. Özellikle hamile kadın işçiler için pestisitler, düşük riskini ve
doğumsal anomalileri ciddi oranda arttırıyor.

onlem_30_5.jpg


Tehditler ve önlemler belirlenmeli...
İşçilerin pestisitlere maruz kalmasını önleyen özel önlemler alınması gerekmiyor mu?
Elbette. Mevsimlik tarım işçilerinin pestisitlere maruz kalmalarını önlemeye yönelik, tarlada çalışırken kullanacakları koruyucu önlemler alınması gerekiyor. Önlemlerin alınması için de birçok farklı dalda ön çalışmaların yapılması gerekiyor. İşçinin çalıştığı tarlada hangi pestisitlerin bulunduğunun tespiti, bu pestisitlere kabul edilebilir maruziyet düzeyinin belirlenmesi ve uygun korunma tedbirlerinin alınması gerekiyor. Öncelikle tüm bunların ayrıntılı bir şekilde belirlenmesi gerekli. Daha iyi anlaşılması için bir örnek vereyim; birçok sektörde hangi işçinin ne iş yaptığı ve o işi yaparken nelere maruz kaldığı, bu nedenle hangi koruma önlemlerinin alınacağı yasal olarak alt yönetmeliklerle belirlenmiştir. Elbette bu sektörlerde de durum hiç de iç açıcı değil, ancak hiç olmazsa olabildiğince tehlikeler ve alınabilecek önlemler belirlenmiş. Mevsimlik tarım işçiliği alanında ise maalesef burada bir boşluk var. Birçok mühendislik ve bilim dalından insanların bir araya gelerek ciddi bir çalışma ortaya koyması ve bu boşluğun giderilmesi gerekiyor. 3 işçiden 2’si temiz suya erişemiyor.

Sağlık başta olmak üzere temel hizmetlere ulaşım konusunda neler yaşıyorlar?
Barınma ve temel sağlık hizmetlerine ulaşım aynı başlık altında değerlendirilmeli. Çünkü barınma en temel insan hakkı olmasının yanı sıra sağlık hizmetinin de başladığı noktadır. Yani koruyucu bir sağlık anlayışıyla baktığınızda, yaşadığınız yerin sağlığınızı tehdit ediyor olması kabul edilemez. Mevsimlik tarım işçilerinin genellikle bataklık, dere kenarı ya da kurak bir tarlanın ortasındaki derme çatma barınaklarda yaşadıklarını görüyoruz. İşçilerin yüzde 80’inin barınma koşulları, çok sayıda insanın tek göz çadırda kalması şeklinde. Bu koşullarda herhangi bir bulaşıcı hastalığın yayılması çok hızlı oluyor. Sağlık açısından temiz suya erişim hayati önem taşır. Ancak ne yazık ki mevsimlik tarım işçilerinin sadece yüzde 33’ü temiz içme-kullanma suyuna erişebiliyor. Yani 3 işçiden 2’si temiz suya erişemiyor. Mevsimlik tarım işçilerinin yaklaşık yüzde 50’si aile hekimlerine ve toplum sağlığı merkezlerine ulaşamıyor. Ulaşım sorunları, çalışma koşulları ve bunların üstüne etnik ve kültürel ayrımcılık eklenince karşımıza bu tablo çıkıyor. Bir ülkedeki sağlık sistemini değerlendirirken ilk baktığımız parametreler; ortalama yaşam beklentisi, bebek ölüm hızı, anne ölüm hızıdır. Türkiye’de mevsimlik tarım işçilerinin ortalama yaşam beklentisine ilişkin istatistiksel bir çalışma yok ancak Amerika’da Hastalık Kontrol Merkezi tarafından yapılan bir araştırma var. Bu araştırmaya göre; mevsimlik tarım işçilerinin ortalama yaşam beklentisi 49 iken, toplum genelinde 73 yaş olarak belirlenmiş. Türkiye’de mevsimlik tarım işçilerinde bebek ölüm hızı Türkiye ortalamasının 5 katı, anne ölüm hızı ise ortalamanın 6 katıdır. Sağlık sisteminin organizasyonu açısından bu rakamlar kesinlikle kabul edilemez boyutlardadır.

İşçilerin çoğu psikiyatrik sorunlar yaşıyor...
Mevsimlik işçilerin karşı karşıya olduğu psikososyal sorunlar nelerdir?
Mevsimlik tarım işçileri genellikle Güney Doğu Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgesi’nden gelen Kürt kökenli; yanı sıra Romen vatandaşlardan oluşuyor. Çalışmak için gittikleri bölgelerde bir ötekileştirme ve dışlanma sorunuyla karşılaşıyorlar. Bu sorun ücretlendirmeden sağlık hizmetlerine, ulaşımdan çalışma koşullarına uzanan geniş bir yelpazede kendisini gösteriyor. Örneğin bazı işçiler, aynı işi yapmasına rağmen etnik kökeninden dolayı diğer işçilerden daha az ücretle çalıştırıldığından şikayet ediyor. Bu ayrımcılık her alanda kendini gösteriyor ve genel bir psikolojik travmaya neden oluyor. Yaşadıkları ortamın son derece kötü ve sağlıksız olması bu travmayı derinleştiriyor. Örneğin ölü doğumların çok sık yaşandığından bahsettik. Sağlık hizmetlerine ulaşamadığı için doğumda çocuğunu kaybeden anne babanın durumunu düşünün; tüm hayatına yansıyan kronik stres hali ve onun doğuracağı psikolojik sorunları ortaya çıkarabiliyor. Elbette bu alanda mevsimlik tarım işçileri özelinde yapılmış bir çalışma olmadığı için rakamsal verilerden ve hastalıklardan net olarak bahsedemiyoruz. Ancak bu koşullar altında yaşayan mevsimlik tarım işçileri arasında yaygın psikiyatrik sorunların olduğunu söyleyebiliriz.

Çocuk işçiler daha fazla zarar görüyor...
Mevsimlik tarım işçisi çocuklar özelinde bakarsak,öne çıkan sorunlar nelerdir?
Türkiye’de çocuk işçiliği çok yaygın, bunun yansıması olarak tarımda çocuk işçilerin oldukça fazla olduğunu görüyoruz. Dünya Çalışma Örgütü’nün verilerine göre 5-14 yaş arasında 250 milyon çocuk işçi var ve bu çocuk işçilerin da yüzde 30’u tarım sektöründe çalışıyor. Türkiye’de 6-17 yaş grubunda toplam 392 bin çocuk tarım sektöründe çalışıyor. Çocukların karşılaştığı sağlık sorunları, meslek hastalıkları, iş kazaları yetişkinlere göre çok daha fazla. Bir çocuk pestisitlere maruz kaldığında, aynı tip ve oranda pestisite maruz kalmış bir yetişkinden çok daha fazla zarar görüyor. Çocuklar, yetişkinlerden çok daha büyük risk altında. Çocuklar için özel bir başka önemli sorun; eğitim. Çalışmak için Mart – Nisan aylarında başka bir şehre gidiyorlar ve Ekim – Kasım aylarında geri dönüyorlar. Eğitim yılının en azından üçte birini kaçırıyorlar. En iyi ihtimalle gittikleri yerlerde okula gitmeleri mümkün olsa da sürekli okul değiştirmek, diğer çocuklar tarafından dışlanmak gibi ciddi sorunlarla karşılaşıyorlar.

Dünyada her yıl 3 milyon kişi akut pestisit zehirlenmesi yaşıyor ve 300 bin kişi hayatını kaybediyor. Tarım işçileri bu kimyasallara; tarlada uygularken ve tabii ki ürün toplarken maruz kalıyor.

Kadın emeği sömürüsü; yüzde yüz
Peki kadın işçiler, onlara özgün sorunlar nelerdir?
Kadınlar en az erkekler kadar ağır şartlarda, hatta çoğu zaman erkeklerden daha ağır işlerde çalışıyor. Ve birçok kadın ücretsiz olarak çalışıyor. Nasıl ücretsiz çalışıyor? Şu şekilde; işveren sadece erkeği işe alıyor, işçinin karısı ve çocukları da tarlada aynı ücrete dahil olarak, yani ücretsiz olarak, çalışıyor. Kadın emeği sömürüsünün yüzde yüz olduğu bir tablo ile karşı karşıyayız. Bir kadın sadece uyuduğu zaman çalışmıyor, geriye kalan zamanının tümünü çalışarak geçiriyor. Tüm bu emek sömürüsü yetmez gibi bir de darp, taciz, tecavüz gibi saldırılara maruz kalıyorlar. Mevsimlik tarım işçisi kadınların yüzde 47’si en az 1 kez düşük, yüzde 50’si ise ölü doğum yapıyor. Pestisitlere maruz kalmaları, temel sağlık hizmetlerine erişimin olmaması bu rakamların ortaya çıkmasında çok etkili. Kadınların yüzde 57’si 18 yaşını tamamlamadan önce evleniyor ve gebe kalıyor. Her 4 kadından 1’i doğum öncesi hiç bakım alamıyor ve bir sağlık kurumunda doğum yapamıyor. Hamile kadınların yüzde 46’sı tetanos
aşısı olamıyor.

En önemli çözüm yolu; işçilerin örgütlü mücadelesi...
Genel anlamda toparlarsak yaşanan tüm bu sorunların kaynağı nedir, çözüm önerileri nelerdir?
Sorunun kaynağı birçok çalışma ortamında gördüğümüz esnek, güvencesiz, taşeron çalışma koşullarının tarımdaki yansımasıdır. Fakat mevsimlik tarım işçilerinin sorunları çok daha geriye uzanıyor. Topraksızlaştırma ve mülksüzleştirme politikaları özellikle Türkiye’nin doğusunda yoğun olarak yaşanıyor ve genel olarak mevsimlik tarım işçilerinin yaşadığı sorunlara zemin oluşturuyor. Topraksızlaştırma ve mülksüzleştirme politikası, tarım endüstrisine çok ucuz bir işgücü sağlıyor. İşverenin; çok düşük ücretlerle, hiçbir güvenlik önlemi alma zorunluluğu olmadan, günde 12-16 saatlik çalışma süreleriyle, hiçbir sosyal hak vermeden işçi çalıştırabildiği bir alan. Maalesef bu devlet politikası olduğu sürece çözüm de çok zorlaşıyor. Fakat en azından temel insan hakları ihlallerinin önlenmesi açısından, mevsimlik tarım işçilerinin yaşadıkları sorunların farkında olmaları gerekiyor.
Örgütlenerek haklarını talep etmeleri gerekiyor. Bu anlamda Viranşehir’de Mevsimlik Tarım İşçileri Kurultayı’nın gerçekleştirilmiş olması önemli bir adım. Elbette alınması gereken daha çok yol var ancak işçilerin mücadelenin öznesi olarak bu yönde attıkları ilk adım olması açısından çok değerli. Tüm bu sorunlara yönelik devletin neler yaptığına bakacak olursak; geçen yıl mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarına yönelik bir genelge yayımlandı. Bu genelge valiliklere yollandı. Genelgede özetle; mevsimlik tarım işçilerinin barınma koşullarının oluşturulması, işçilerin çalıştığı bölgelerde çeşitli kesimlerden yöneticilerden oluşturulacak kurullar aracılığıyla sorunların tespiti ve ne tür önlemlerin alınması gerektiğinin tespitinin yapılmasını içeriyordu. Sonuçta ne olduğuna bakalım; Türkiye’de 3-4 ilde olumlu anlamda gelişmeler yaşandı. Örneğin mevsimlik tarım işçileri alanında iyi diyebileceğimiz bir örnek Eskişehir’de ortaya kondu. Bu genelge uygulandığı yörelerde lokal olarak az da olsa iyileşme sağladı. Aslında eğer ortada devletin de yayımladığı bir genelge varsa oluşan hukuki altyapıdan süreci zorlamak ve bunun üzerine gitmek gerekiyor. Mevsimlik tarım işçilerinin sorunları çözülecekse, bu ancak işçilerin öznesi olduğu örgütlü bir hak arama ve talep etme mücadelesiyle olabilir. Mevsimlik tarım işçilerinin çözümü siyasi iktidarın keyfiyetine bırakmakla, örgütlenerek hakları için mücadele etmesi arasındaki fark, yaşamla ölüm arasındaki fark gibidir. Sorunun sistemle ilgili ekonomi-politik ve sosyal nedenlerini görmezden gelmeyerek, ideolojik ve siyasal ayrım yapmaksızın, temel insan hakları konusunda duyarlılığı olan tüm kuruluşlar mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarına eğilmesi ve çözüm için katkı vermesi gerekiyor.

Please, Giriş Yap or Kayıt Ol to view URLs content!
 
Üst