Makine Kimya Endüstrisi'nin (MKE) Roket ve Patlayıcı Fabrikası'nda, iki yıl önce meydana gelen ve iki işçinin can verdiği patlamaya ilişkin hazırlanan bilirkişi raporunda, ölen işçi suçlandı.
RADİKAL- Makine Kimya Endüstrisi’nin (MKE) Roket ve Patlayıcı Fabrikası’nda, iki yıl önce meydana gelen ve iki işçinin can verdiği patlamaya ilişkin hazırlanan bilirkişi raporunda, ölen işçi suçlandı. Raporda, ölen işçilerden Hakan Akbaş’ın atölyeye cep telefonuyla girdiği ifade edilirken, hiçbir görüşme ya da mesajlaşma yapmadığı halde, bir varsayıma dayanarak, telefonu elinden yere düşürerek ya da sandalyeye ittirerek kıvılcım çıkarmış, böylece patlamaya yol açmış olabileceği savunuldu. İşçi Akbaş’ın birinci derece kusurlu olduğu ima edilirken, aralarında fabrika müdürünün de olduğu yedi sanığın ise tali kusurlu olduğu iddia edildi. Oysa davanın iddianamesinde bile işçilerin kusursuz olduğu vurgulanmıştı.
MKE’ye ait Barutsan Roket ve Patlayıcı Fabrikası’nda, hatalı imal edilen havan barutunun iplerinden ayrıştırılması işleminin yapıldığı NGL atölyesinde 20 Mart 2013’te patlama meydana gelmişti. Hakan Akbaş ve Sabri Salman adlı iki işçi ölmüş, iki işçi de yaralanmıştı. Patlamadan sonra yapılan incelemede, ölen iki işçinin çuvallardan çıkan son barut kalıntılarını temizledikleri sırada barutun aniden parladığı ve yangın çıktığı saptandı. Yangının hangi sebeple çıktığı anlaşılamazken, bilirkişi raporuna göre, “NGL bölümünde iş güvenliği ve işçi sağlığı tedbirlerinin alınmasında bir dizi eksik ve hatalar bulunduğu, günlük üretim miktarından çok fazla barut hammaddesi olan ham kitlenin istif edildiği, barutun bünyesindeki niklogliserin buharlaştığından yoğun buharın çıktığı, bu buharların kolaylıkla ortamda ısı kaynağı bulabildiği, atölyede istif edilmiş büyük miktardaki barut hammaddesinin çok ani ve hızlı yanma ile olaya sebep olduğu” saptandı. Olayın meydana gelmesinde ve yangının büyümesinde işletme hatalarının rol oynadığı anlaşıldı.
İlk bilirkişi: İşçiler kusursuz
Bu nedenle fabrika İlhan Bozkurt, üretimden sorumlu müdür yardımcısı Onur Büyükutku, patlayıcı üretim müdürü Ali Rıza Ateş ve teknik emniyet müdürü Reyhan Demirel’in asli kusurlu olduğu tespit edildi. Postabaşı İlhan Karayel, patlayıcı üretim mühendisi Çiğdem Karahalil ve üretim teknikeri Ali Dinçel’in de tali kusurlu olduğunu belirlendi. Şüphelilerin tamamı, facianın ölen işçilerin kendi hatasından kaynaklandığını savundu. Buna karşın bilirkişi raporunda, ölen iki işçiye kusur atfedilmedi. Şüpheliler hakkında Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 85/2. maddesi gereğince “taksirle birden çok kişinin ölümüne sebebiyet vermek” iddiası ve üç yıldan 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Fakat şüphelilerden hiçbiri tutuklanmadı.
İkinci bilirkişi: Sanki ölen işçi suçlu
Yargılama aşamasında mahkeme, dosyayı bilirkişiye göndererek, yeniden rapor aldırdı. Üçü kimya, ikisi makine mühendislerinden oluşan ikinci bilirkişi heyetinin 17 Eylül 2014’te sunduğu raporda ölen işçilerden Hakan Akbaş’a ait, kısmen yanmış bir cep telefonu bulunduğu, bunun da saat 12.15’ten sonra herhangi bir konuşma ya da mesajlaşma içermediği saptandı. Olay yerinde kibrit veya çakmak gibi yanıcı cisim de elde edilmediği halde raporda, “Akbaş’ın cep telefonu veya çakmak, kibrit ve bunun gibi alev çıkaran kaynakları bilinçsizce kullanmış olabileceği ancak işçilerin her ikisinin de sigara içmediği, cep telefonunun da saat 12.15’ten sonra herhangi bir konuşma veya mesaj alışverişi olmadığı” ifade edildi. Raporda, Akbaş’ın ayakta durduğu sırada elindeki cep telefonunu yere düşürmüş olabileceği savunularak, “Cep telefonu bir tutuşturma kaynağıdır. Barut tozlarını, barut buhar ve gazlarını kolaylıkla tutuşturabilir. Ayıklama sırasında yere dökülmüş olan barut tozlarının cep telefonu nedeniyle tutuşmuş olması, sonra da odada oluşan patlayıcı niklogliserin buharı+hava karışımını tutuşturarak, olayın meydana gelmiş olması ihtimal dahilindedir” denildi. İşçilerin patlayıcı madde üretimi yapılan atölyeye cep telefonuyla girmemeleri gerektiği vurgulanarak; “Yangın yerinde cep telefonunun bulunması işçilerin cep telefonu bulundurdukları, taşıdıkları ve konuştukları anlamına gelmektedir ki cep telefonlarına müsaade eden işletme kusurludur” denildi.
Raporda, levha barutun atölyede depolanmasının tehlikeli olduğu, binanın patlayıcı yükü 550 kilogram iken, stoklanmış barut miktarının 1621 kilogram olduğu, yani miktarın çok üzerinde patlayıcının depolandığı ifade edildi. Yaklaşık 800 kilogram barutun yüksek ısı ve kalorifere yakın vaziyette beş altı gündür beklediği ve giyotin bıçakları bölümüne ilk kez barut konduğu saptandı. Ayrıca risk değerlendirmesi yapılmadığı kaydedildi. Bu nedenle, asli kusurlu olmadığı fakat yedi sanığın ise tali kusurlu olduğu ifade edildi. Ailelerin itirazı üzerine ek rapor alındı. Aynı heyet tarafından hazırlanan 24 Kasım 2014 tarihli ek raporda, yine işçi Hakan Akbaş suçlanarak, “Akbaş’ın cep telefonu ile konuşmuş veya konuşma hazırlığı yapmış ya da metal sandalyeyi ileri geri ittirerek kıvılcım çıkarmış, dolayısıyla barut gazları ve buharı tutuşturarak, puflama ile yangın başlamıştır” denildi. Aynı şekilde şüphelilerin tali kusurlu olduğu savunuldu.
Ailelerin avukatı Osman Salman, raporun objektif olmasını savunarak, kusurun işletmeye ait olduğunu ileri sürüyor. Salman; tanıkların anlatımına göre iş yerinde eğitim verilmediğini, risk değerlendirmesi yapılmadığını, işe girişte denetim uygulanmadığını, yangın elbisesi verilmediğini, yangına sebep olacak materyallerin sabitlenmediğini, yangın söndürücülerin çalışmaz halde olduğunu, ayıklama işine ilişkin bir talimatın olmadığını kaydediyor.