• Sayın Üyeler,

    Site görünümünün gündüz açık renk tema, gece koyu renk tema olacak şekilde otomatik değişmesini sağlayan bir düzenleme yapılmıştır. Görünümün otomatik değişmesini istemiyorsanız, bu ayarı hesap tercihlerinizden kolaylıkla değiştirebilirsiniz. Açık/Koyu temalar arasında ki geçişin otomatik olmasını istemeyen üyelerimiz üst menüde yer alan simgeler yardımıyla da kolayca geçiş yapabilirler.

    Site renklerinin günün saatine göre ayarlanmasının göz sağlığına faydaları olduğu için böyle bir düzenleme yapılmıştır. Fakat her üye görünüm rengini tercihine göre kullanmaya devam edebilecektir.

Halı Dokuyan Mahkumlarda Bisinozis Hastalığı

Musa Kamil Ekin

Yönetim Grubu
Katılım
6 Nisan 2015
Sertifika
C Sınıfı
Firma
BelKo ltd.şti.
tutuklu-hukumlu-mahkum.jpg


Yazar: Dr. Müslüm Güney / 22 Kasım 2015

Tutuklu ve hükümlülerin çalıştırılması

“Kurum hekimi tarafından ruhsal ve bedensel olarak sağlıklı olduğu belirlenen meslek sahibi olmayan hükümlüler ile meslek sahibi olan istekliler, kurum imkânları ölçüsünde belirlenen ücret karşılığında atölye veya işyurtlarında çalıştırılabilirler. Çalıştırmanın amacı, hükümlülerin salıverilmelerinden sonra yaşamlarını sürdürecek meslek ve sanatları öğrenmelerini sağlamak, çalışma ve üretme isteklerini geliştirmek veya güçlendirmektir. Çalıştırmada hükümlünün yeteneği, becerisi, eğilimi, zihinsel ve bedensel durumları göz önünde bulundurulur.” (1)

Tutuklu ve hükümlülerin iş sağlığı ve güvenliği
Peki, hükümlü ve tutuklular, bir işte çalıştıkları yani birer “çalışan” olduklarına göre, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’ndan faydalanabilirler mi? Diğer bir deyişle, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’ndaki hükümler tutuklu ve hükümlülerin çalıştırılmalarında da geçerli midir?

Yanıtımız “hayır”dır. Kanun’un (2) “Kapsam ve İstisnalar” başlıklı 2. maddesinde, hükümlü ve tutuklulara yönelik infaz hizmetleri sırasında, iyileştirme kapsamında yapılan işyurdu, eğitim, güvenlik ve meslek edindirme faaliyetlerinin Kanun’un kapsamı dışında olduğunu belirtilmekte ve kapsam bakımından istisna getirmektedir.

Bu konuyla ilgili, Emine Ülker Tarhan ve Levent Gök ile birlikte 117 milletvekili Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak söz konusu maddenin iptali için dava açmış ve konuyla ilgili, özetle, şu gerekçeleri sunmuştur:

“İşyurtlarının 2011 yılı Faaliyet raporu sunuşuna göre ülke genelinde yeni yapılan Adalet Saraylarının tefrişat işlerinin büyük bir kısmı hükümlü ve tutukluların katkılarıyla işyurtlarınca yapılmaktadır… Yine Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü, Merkez Bankası A.Ş, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı gibikamu kurum ve kuruluşlarının ülke genelindeki teşkilatlarının tefrişat, tekstil ve temizlik hizmetlerine kadar birçok ihtiyaçları da hükümlülere meslek edindirme ve mesleklerini geliştirme kapsamında işyurtlarınca yapılmaktadır… Özel sektör ile işbirliği kapsamında da özel sektörden kimi firmaların gereksinim duyduğu mal ve hizmet üretiminde de işyurtları kullanılmaktadır. Örneğin Ankara’da özel bir hipermarketin mağazalarında satılmak üzere mantı imalatı, Nazilli’de ise bir Dondurucu firmasının bir kısım yedek parçalarının imalatı işyurtlarında tutuklu ve hükümlüler tarafından yapılmakta; tamamen özel sektörün gereksiniminin iş yurdundan karşılanması sağlanmaktadır… Kişilerin tutuklu veya hükümlü olmaları, çalışan sıfatlarıyla sağlık ve güvenlik haklarının ihlal edilebilmesi, en azından korunmasından kaçınılması için haklı sebep olarak görülemez.” (3)

Anayasa Mahkemesi ise “Kanun, işçiler için işyerlerinde, iş sağlığı ve güvenliğini temin etmek üzere çıkarılmış bulunmaktadır. Devletin gözetim ve denetimi altında rehabilite amacıyla çalıştırılan hükümlü ve tutukluların, gerek kendilerinin işçi sayılmamaları ve gerekse Devletin de bu kişiler açısından işveren olarak kabul edilememesi nedeniyle Kanun’un getirmiş olduğu iş sağlığı ve güvenliğini temine ilişkin düzenlemelerden farklı bir uygulamaya tabi tutulabilmeleri mümkündür. Bir başka ifadeyle hükümlü ve tutukluların işçi sayılmamaları nedeniyle Kanun kapsamı dışında tutulması bu kişilerin iş sağlığı ve güvencelerinin olmadığı anlamına gelmemekte, bu durum sadece kendi hukuki vasıflarına uygun olarak ele alınmaktadır. Dolayısıyla, hükümlü ve tutukluların hukuki durumları göz önüne alındığında diğer işçilerden farklı bir rejime tabi tutulmalarında Anayasa’ya aykırılık bulunmamaktadır.” (3) diyerek iptal talebini reddetmiştir. Özetle, Anayasa Mahkemesi, işyurtlarında çalışan hükümlü ve tutukluların iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinden -kendi hukuki vasıflarına uygun olarak- faydalanması gerektiğini ifade etmiştir.

Nitekim, daha önce hükümlü ve tutukluların iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili işyurtları kapsamında pek az çalışma yürütülürken, özellikle Anayasa Mahkemesi’nin bu kararından sonra bu alandaki faaliyetler artmıştır. Bu kapsamda 250 işyurdunda fiziki anlamda işyurdunun büyüklüğüne göre atölyelerin fiziki durumu, iş kapasitesi ve iş sağlığı ve güvenliği dikkate alınarak gözden geçirilmiştir. İş sağlığı ve güvenliği konusunda 315 personele eğitim verilmiştir. 80 ceza infaz kurumu işyurdu atölyelerinde risk analizi ve değerlendirmesi yapılarak 16 adedinin kitapçık haline getirilmesi sağlanmıştır. (4)

Şüphesiz, çalışan mahkumların işçi sayılıp sayılmaması ve onların iş sağlığı ve güvenliği dahil hakları hukuki konulardır ve o ülkedeki siyasal sistemin özüne ve biçimine göre farklılıklar gösterebilir. Ancak, biz hekimler için, eğer ortada bir çalışma eylemi varsa, bu eylemden kaynaklı tüm sağlık sorunları işçi/çalışan/iş sağlığı kapsamındadır.

Halı dokuyan mahkumlarda bisinozis hastalığı çalışması
Çalışma (5), 2002-2003 tarihleri arasında, Sivas Kapalı Cezaevi‘nde, halı dokuyan 52 erkek mahkumda bisinozis sıklığını araştırmak için yapılmıştır. Mahkumların hepsinde toza maruziyet bulunmakta ve çalışma ortamlarında tozu uzaklaştıracak bir havalandırma sistemi bulunmamaktadır.

Bisinozis organik toz dediğimiz pamuk, keten, kendir tozları gibi tozlara maruz kalan çalışanlarda görülen bir solunum sistemi hastalığıdır ve tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de meslek hastalığı olarak kabul edilmektedir.

Başlangıçta, söz konusu tozlardan hafta sonu uzak kalan işçinin haftanın ilk iş gününde toza maruziyetle ortaya çıkan göğüste sıkışma, nefes darlığı, öksürük, gözlerde ve burunda solunum yolu enfeksiyonu geçiriyormuş gibi tahriş duygusu ve ateş gibi şikayetlerle kendini gösterir. Zaman içinde kişinin solunum işlevleri ciddi olarak kısıtlanır ve bu kısıtlamanın ciddiyetine bağlı olarak sağ kalp yetmezliği bile gelişebilir.

İlaçlar bisinozis şikayetlerinde kısmi rahatlamaya yardımcı olsa da asıl tedavi kişinin çalıştığı ortamda toza maruziyetinin engellenmesi ve gerekirse o ortamdan uzaklaştırılmasıdır.

Çalışma bulgularının özeti şöyledir:

  • 52 kişiden 10’unda (%19,2) “sıklıkla işe tekrar başlanan ilk gün görülen göğüste daralma hissi ve/veya nefes darlığı” tespit edilmiştir.
  • 52 kişiden 12’sinde (%23,1) “toza maruziyet ile bağlantılı olan öksürük” tespit edilmiştir.
  • 52 kişiden 2’sinde (%3,8) “toza maruziyet ile başlayan veya artan inatçı balgam (yılın üç ayında günler boyu devam eden)” tespit edilmiştir.
  • Üfleme testi olarak bilinen solunum fonksiyon testiyle yapılan ölçümlerde
    • 52 kişiden 14’ünde (%27) hafif, 16’sında (%31) orta derecede solunum işlevlerinde akut bozulma tespit edilmiştir.
    • 52 kişiden 4’ünde (%8) hafif-orta derecede solunum işlevlerinde kronik bozulma tespit edilmiştir.
“Çalışan mahkum” mu, “işçi” mi?
Son olarak CİPDER (Ceza ve İnfaz Kurumları Personeli Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Levent Preveze‘den bir alıntı yapmak ve tutuklu ve hükümlülerin, şeklen olmasa bile özde “çalışan mahkum” mu, yoksa “işçi” mi sayılması gerektiği konusunda okuyucuyu bir an durup düşünmeye davet etmek istiyorum.

“Türk ceza infaz kurumları işyurtları bakımından günümüzde Dünya’da ilk sıralarda yer almakta, üretim ve pazarlama anlamında başarılı çalışmalara imza atmaktadır. Ancak yukarıda sayılan Kanun maddesinde belirtilen çalıştırma amaçlarında geçen “…meslek ve sanat öğrenmelerini sağlamak” ifadesi gittikçe anlamını yitirmekte, üretim ve kar amaçlı çalışmalara dönüşmektedir. Özellikle son yıllarda ceza infaz kurumları bu anlamda birbiriyle yarışır duruma gelmiş, bu yarışta öne geçmek için mesleki eğitim verme amacı ötelenerek, üretim konusunda deneyimli hükümlülerin kullanılması yoluna gidilmeye başlanmıştır. Bu durum en fazla iş koluna sahip olan ve en çok kar eden kurumları daha “iyi kurum” noktasına getirme sonucuna varacaktır. Bu ise infazın temel amaçlarına aykırı olduğu kadar hükümlü ve personel açısından da angaryadan öteye geçemeyen bir ameliye olacaktır.” (6)



Kaynaklar:

(1) Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun

(2) İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu

(3) Anayasa Mahkemesi Kararı (Esas Sayısı: 2012/97, Karar Sayısı: 2013/51, Karar Günü: 3.4.2013)

(4) Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Faaliyet Raporu-2014

(5) Halı Dokuyan Mahkumlarda Bisinozis Sıklığının Araştırılması; Sefa Gültürk ve ark.

(6) İnfazın Temel Amaçları ve Günümüz İşyurdu Uygulamaları; Levent Preveze

Please, Giriş Yap or Kayıt Ol to view URLs content!
 
Üst