Engin KONYALIGİL
Kayıtlı Üye
- Katılım
- 30 Ekim 2014
- Sertifika
- A Sınıfı
- Firma
- Sağlık Bakanlığı
- #1
Konu Sahibi
[email protected]
Bizim jenerasyon hatırlar, çocuk bayramında okullarda törenler olur ve bu törenlerde bizlere
“23 Nisan…Neşe doluyor insan” ya da, “Övünün büyükler, sevinin çocuklar, 23 Nisan Kutlu olsun…” gibi çocuklara özgün şarkılar söyletilirdi. Hala unutulmamasının sebebi akılda kalıcılığının yüksek olduğu kadar. Bir çok neslin bu şarkılarla bayramını kutlamasıdır. Şimdilerde okullarda bu şarkılar çalınmıyor, onların yerine ünlü postarların içerisinde hiçbir şekilde anlam ve hikayesi olmayan parçaları çalınıp, kutlamalar yapılıyor.
Bildiğiniz üzere Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını dün itibariyle kutladık. Kutlamalar esnasında nice zamandır yazmak istediğim, ülkemizdeki çocuk işçilerin çalışma koşulları ve özlük hakları gibi konulara değinmenin zamanı geldiğini düşünerek bu yazıyı kaleme aldım.
Türkiye İstatistik Kurumu çeşitli yıllarda Türkiye'de çocuk işçilerin sayısını belirtmiş ama çokta inandırıcı olmamıştır.Nedeni o kadar çok çalışan kayıtsız çocuk işçi varki! Bu durumun istatistiğini tutmak da ayrı bir maharet olsa gerek…
Sayısal verilerdeki uçurumun ve tutarsızlığın en büyük nedenleri ise;
İşyerlerinin giderek daha da gözden uzaklaştığı, mahalle aralarında dahi iş kollarının yer aldığı, okul dışı zamanları kullanan çocukların sayısının artığı söylenebilir.
Küreselleşmenin getirdiği bazı olumsuzluklar maalesef çocuk işçilerde daha da fazla ağırlığını hissettirmekte.Küreselleşmenin etkisinin daha az hissedildiği Osmanlının bir dönemi de, sürecin biraz daha farkı hissedildiği söylenebilir. Özellikle son dönemlerde savaş alanlarında veya arka planda çalışmak zorunda kalan çocuk işçilerin bir çoğu çeşitli sebeplerle ölmüştür. Savaş meydanlarına madenlerde çalışarak ülkesine küçük elleriyle katkı sağlamaya çalışan ceddimiz! Toz hastalıklarına, göçüklere, veya yorgunluk ve açlıktan ötürü zayıf düşerek şehit olmuşlardır.
Böylesine bir durumda dahi Osmanlı padişahlarının bazıları iş güvenliği adına çeşitli önlemler almaya çalışmış ama yeterli olmamıştır. Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte çocuk işçilerin çalışma koşullarında genel anlamda bir iyileştirme yaşanmış, devlet politikaları hayata geçmeye başlamıştır. 1900’lü yıllarda çocuk esirgeme kurumu kurulmuş yalnız savaş sonrası yaralı çocuklar için değil, tüm çocuklar için projeler geliştirilmiştir. Yine çeşitli yerlerde kurulmuş günümüzde de örneklerini gördüğümüz çırak okulları kurulmuş ki kaçak çocuk işçi çalıştırmanın önüne almak adına yapılan bir çalışma olduğu aşikar. O dönemler de araştırmalarıma göre bu okullara giden çocuklar haftanın büyük bir kısmını okulda ve imalathanelerde geçiriyorlarmış, kesinlikle üretime katılmayıp sadece öğretmenleri eşiliğinde çalışmaları izleyip pratik yapıyor, bunun karşılığında da para alıyorlarmış. Durum günümüzde biraz farklı, artık çırak okullarına giden çocukların hepsi bir gün okullarında çalışırken, diğer kalan günlerde fabrikalarda, sanayide çalışmaktalar ve direk olarak üretime de katkı sağlamaktadırlar. Hal böyle olmasına rağmen yasal hakları bakımından düzenlenmesi gereken bir çok husus var. Madem bu çocuklar abileri veya ablaları gibi çalışmaktalar, iş kazalarına maruz kalıyorlar! O zaman onların bayramı “23 Nisan Çocuk Bayramı değil! 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı olmalıdır…” Diye düşünüyorum.
Çocuklarımza iş hayatında bir çalışan olarak değil de, geleceğimizin teminatı olarak bakmalıyız. Bugünün çıraklarının yarının patronları olabileceklerini hatta çalışma hayatına yön verecek olan bir siyasetçi olacağını düşünerek hareket etmeliyiz.
Bu düşüncelerle 23 Nisan Çocuk Bayramında, başta çalışmak zorunda olan “çocuk işçi” kardeşlerimizin ve tüm çocukların bayramını kutlar, tüm İslam aleminin üç aylarının hayırlara vesile olmasını temenni ederim.
Saygılarımla…
“Kalbinizin asıl sahibine emanet olun.”