Fatih Özcan
Site Kurucusu
- Katılım
- 7 Aralık 2013
- Şehir
- Yurt Dışı
- Sertifika
- Diğer Belge
- Firma
- ABL Group
1950’lerde insanlar iş değiştirirken, yeni işlerinin de aynı geliri sağlamasını yeterli bulurlardı. Sonraki yıllarda önceliği daha iyi maddi gelir aldı. Günümüzdeyse maddi gelirin mutlulukla doğru orantılı ve o kadar da önemli bir araç olmadığı, en azından yetmediği açıkça görülüyor. Maddi kazanç, geçinmeyi sağlamak için şart! Onun ötesinde, mutluluk, huzur getirmiyor! Üst düzey ya da sıradan çalışan fark etmiyor. Şöyle etrafınıza bakın kaç kişi işine mutlu, mesut gidip geliyor? Ya da böyle hissetme hali ne kadar sürüyor? Genel ortalamaya göre, çalışanların dörtte biri o şirkette iki yıldan, yarısı, beş yıldan daha kısa süredir çalışıyor. Geleneksel iş yaşamı, çalışanlar giderek daha keyifsizleşiyor. İş yerlerinde daha fazla para kazandırıp, kazanma çabaları, yaşam doyumunu neredeyse yok ediyor.
Kotalar, ciro-pazar hedefleri, performans değerlendirmeleri, notlar, puanlar… Bir sürü “temel başarı kriteri” daha fazla, maksimum, daha çok, en kaliteli, en farklı diye insanlar adeta kamçılanarak çalışıyor ve çalıştırılıyor. “Profesyoneller” -koş koş nereye kadar ve ne için?- sorularıyla, popüler deyişle; neredeyse, kafayı yemek üzereler! Kurumlarda yaşanan ahlaki, psikolojik bozulmaların artışı, artık üniversitelerin işletme fakülteleri’nde etik değerleri ön plana çıkaran uygulama ve dersleri, yeni psikolojik yaklaşımları en ön sıralara çıkardı.
Kısacası artık iş hayatında ne alan razı, ne veren! Ne çok kazanan, ne az kazanan huzurlu! Motivasyon yerlerde! İnsanlar kazandıklarını insanca, yaşam tatmini alacakları şekilde harcayamıyorlar. Ne kadar çok çalışırlarsa çalışsınlar ücretleri falan da reel anlamda belirgin şekilde artmıyor. Eğer çok yeni, WOW! Bir şeyler yapılıp, satılmıyorsa, artmasına da pek olanak yok, çünkü iş, üretim sistemleri, rekabet kurgusu buna izin vermiyor. Çalışanlar bu ezbere koşuşturmaya ara verebildikleri anlarda, ‘’işinin etik kurallar çerçevesinde olup olmadığını, yaptığı işin topluma ne derece faydası olduğunu, insanlık için önemini’’ merak ediyor! Çünkü her şeyin sonunda dönüp, dolaşıp kendine döndüğünü fark ediyor.
Peki, Ne Yapmalı?
İş yerleri ve çalışanlar, yeni motivasyon, verimlilik araçları bulmalı… Daha çok, en fazla üretmek ve tüketmek yerine; Daha iyi ve yararlıyı, herkes için faydalıyı keşfetmeli. Daha iyi ve yararlıyı üretmek için de yaratıcı, buluşçu olmalı… Bilgi, yaşanılan yer, yapılanlar özendirmeli… Bireyler artık yaptıkları işleri “kendilerine, topluma ne yararı oluyor, olacak diye sorguluyorlar”. Daha da çok sorgulamalılar. “Bu böyle olmak zorunda mı? Başka nasıl olabilir, olmalı?” diye hep daha iyiyi aramalılar. Bu yüzden İşletmeler, sosyal sorumluluk projelerine yönleniyor, kurumsal yönetişimde mesajlarını bu olumsuz gidişatı aşmak amacıyla kurguluyorlar. Bunlar artmalı. İşin bireye sağladığı içsel motivasyonun önemi, motive olmuş insanın işe getirdiği sonuçlar apaçık ortada. İnsanların olumlu duygular içinde bulunmadığı çalışma ortamlarının yaratıcı olması, dolayısıyla da uzun vadede ayakta kalması uzgörülmüyor. Yaratıcılık olumlu duygu, düşünce, durumlar eşliğinde açığa çıkıp, serpiliyor. Yeni yaklaşımlar da bu doğrultuda, çalışılabilecek iyi işyerinin temel özelliklerini şöyle sıralıyor;
>>Çalışanlar yönetime güven, işinden gurur duymalı.
>>İş arkadaşlarıyla iyi vakit geçirebilmeli, eğlenmeli.
>>İletişimde özgüven, öz-yeterlilik, umut, iyimserlik ve direnç gibi mesajlar belirleyici olmalı.
>>Kurum içinde yaşanan olumlu olaylar ve bunların yorumları artmalı, yaygınlaşmalı.
>>Eksik gidermek yerine, en iyiyi başarmak için yetkinlikleri geliştirmeye katkı verilmeli.
>>Geçmiş için hoşgörü, şimdi için takdir, gelecek için fırsat kollanabilmeli.
>>Başarısızlık, sıkıntı veren çok büyük olumsuz sonuçlardan sonra iyileşebilme kapasitesi, inancı yaratılmalı.
>>Mevcut yaşam koşullarının tadını çıkarmak için zaman ayırmaya teşvik etmeli.
>>Çalışma alanları olumlu duyguları sağlayacak, arttıracak şekilde yapılandırılmalı.
>>Zindelik aşılayan, direnç kazandıran ortamlar olmalı.
>>Esnek perspektif, gerçekçi vizyon teşvik edilmeli.
>>Belirli sonuçları elde etmek için bireyin kişisel kaynaklarını harekete geçirebileceğine dair inancı kışkırtılmalı.
Kısacası “wacky Office” (çılgın, kaçık ofis) diye Google’da arayıp, millet neler yapıyor göz atmalı! Sonra; da biz daha Taksim’e gidemezken, “herkes gider nereye?” diye aymalı!
“Hadi canım bu kadar da olmaz!” dedirten görüntülerden bazıları, aşağıda. Gerisi Internet’te. Bir sürü fotoğraf, video var. Bakın, esinlenin, keyiflenin… Ne demişler, nazar etme ne olur, iste senin de olur.
Kaynak: Milliyet İnsan Kaynakları Gazetesi / Ufuk Tarhan